top of page

Karıncalar, İngilizce Çocuk Şarkısı ve Bahattin Avar 🐜🐜🐜🐜🐜

Updated: May 29


Minik karıncalar ve çok büyük karınca tepeleri... Çok büyük karınca tepelerinin varlığına ilk defa, Finlandiya'nın Joensuu şehrinde, okuldan eve giderken orman yolunda şahit olmuştum. Merakımı saklayamamıştım ve "Bu da ne?" diye sorduğumda, yanımda olan annem, onların karınca yuvaları olduğunu söylemişti. Hayatımda gördüğüm ilk karınca tepesinin yaklaşık 30 yaşımda olması beni biraz şaşırtmış ve düşündürmüştü. Şöyle bir hafızamı yokladığımda, ilkokulun ilk iki yılını Isparta'nın Yalvaç ilçesinin Kuyucak kasabasında okumama rağmen, ne çocukluk ne de tamamını şehir hayatında geçirdiğim yetişkinlik anılarımda karınca tepelerine rastlamamıştım. Ormanların beni kendine çeken bir yanı daima vardı fakat onlar hakkında daha fazla öğrenme ve daha çok gözlemci olma halini bir ihtiyaç olarak daha önce bu denli hissetmemiştim. Tabii ki bu ihtiyacın peşine düştüm ve kendime ufak oyunlar yarattım; örneğin, Türkiye'de de büyük karınca yuvalarını bulacaktım. Türkiye'ye döndüğümde, "Nasıl bir okulda çalışmak istiyorum?" sorularımın cevabı neticesinde İstanbul'da bulduğum okul, bahtımın açıklığı nedeniyle Belgrad Ormanları'nın hemen yanındaydı.


Genius Loci: Yerin Ruhu


Latincede "yerin ruhu" anlamına gelen Genius Loci, Roman mitolojisinde bir yeri koruyan ayrı bir ruh varlık olarak, genellikle yılan biçiminde tasvir edilmiş (1). Tıpkı Türk mitolojilerinde olan ve koruyucu ruh anlamına gelen iyeler gibi... Sık duyduklarımızdan bir tanesi orman iyesi.


Genius loci kavramı, modern anlamda her yerin kendine özgü bir ruhu ve aurası olduğunu belirtmek ve bunun insan deneyimini, duygularını ve düşüncelerini etkilediğini anlatmak için kullanılıyor. Maria Popova'nın yazdığı bir makale (2), İskoçyalı dağcı ve şair olan Nan Shepherd'ın şu sözüyle başlıyor:


Yer ve zihin öyle iç içe geçebilir ki, her ikisinin de doğası değişebilir.

Maria Popova ise bu düşünceyi destekler şekilde zihin ve yerin birbiri üstüne olan etkisine şiirsel bir yerden yaklaşıyor:


Sonuç itibariyle, modern anlamda "genius" kelimesi, yerin ruhu anlamına gelen genius loci kavramından gelmiştir.

Özetle, genius loci kavramı, fiziksel mekânların yalnızca arka plan değil, insanın düşünce ve duygularıyla etkileşimde olan canlı varlıklar gibi algılanabileceğini hatırlatır. Yer ile zihin arasındaki bu karşılıklı etkileşim, hem mekânı hem de insanın zihnini dönüştürebilir.


Ormanın Ruhu - IN'spiration ve EX'piration


İnternette yapılan hızlı bir aramayla, "genius" kelimesinin en bilinen anlamı olan "dahi, çok zeki" anlamı dışında, "yaratıcı güç" anlamına da geldiği görülür. İnsanın ruhu ormanın ruhunda dinlendikçe ortaya çıkan yaratıcı gücü, farklı disiplinlerden birçok kişiden dinliyoruz. Sakinleşen zihnin, kendi iç dünyamızla iletişime geçmemizde ve kalbe varmamızda bir rol oynaması; kendimizi hissederken, daha büyük bir bütünün parçası olduğumuzu da hissettirmesi; ormanın ruhunun ruhumuza dokunması ve sessiz iletişimimiz ve birliğimiz, insanları birçok ilhamla dolduruyor.


"İlham" kelimesinin ingilizcesi inspiration. Bu kelime aynı zamanda "nefes alma" demek. Fabienne Valies’a (3) ait, çok sevdiğim bir kelime oyunu var. O, şöyle diyor:


My IN'spiration that I share as my EX'piration and gift comes from the daisies in our grass.

Doğru anlamı vermek için çevirisini şöyle yaptım;


Bana hayat veren nefesle içime çektiğim ilham, nefes vererek dışarıyla paylaştığım bir hediye olur; ve bu ilham çimlerdeki papatyalardan gelir.

Hem nefes alma hem de ilham anlamına gelen in'spiration kelimesinin, temiz havanın bol olduğu ormanlarda canlanıp yaratıcı güce dönüşmesi ne kadar manidar. Dışarıya verdiğimiz nefes, yani ex'piration, ise bu ilhamı neye dönüştürüp dışarıya sunduğumuzdur; yani kendimizi ifademizdir: "Ex'pression."


Ormanın Ruhu - İlhamın İfadeye Dönmesi


Bahtımın açıklığı nedeniyle, İstanbul’da çalışmaya başladığım okulun Belgrad Ormanları’na çok yakın olduğunu yazmıştım. Kiraladığım ev de ormana çok yakındı. Kendimi şanslı hissediyordum. Ormanda zaman geçirmek ve yeşile sürekli maruz kalmak, benim için de içsel bazı açılımlara aracı olmuştu.


Nefes alıyorum: IN'spiration, nefes veriyorum: EX'piration ve sonucunda EX'pression.

Doğanın farklı mevsimlerde büründüğü halleri gözlemlemek, aylara göre çiçeklenmeler, mantar oluşumları, değişik dokular ve renkler, bir ağacın uyuması ve uyanması, yurt olması, gurbet olması, ihtişamı ve daha fazlası, benim içimde bir çeşit bütünlüğe hitap ediyordu ve oradan akıp ulaşmak istediği yerler arıyordu.


Biyografimde başka bir baht açıklığı örneğine ise tam olarak burada rastlıyoruz.


İstanbul’da çalışmaya başladığım okul, Waldorf pedagojisinin ilkelerini benimsemiş bir ilkokuldu. Bu ilkelerden biri de dersleri ders kitabı olmadan işlemekti. Kendimi doğru bir yerde bulmuştum. Hem yurt içinde hem yurt dışında, anaokulu ve ilkokul çocuklarının İngilizce öğrenme süreçlerine eşlik etme fırsatım olmuştu. Anaokulunda değil fakat ilkokulda dersler, bir ders kitabının etrafında şekilleniyordu. Anaokulunda ise kitap olmamasına rağmen içeriğin ve işleyişin doğayla bütünleşmeyen bir yanı vardı. Bu programlar genel merkezden gelirdi. Bu eğitim tecrübelerinden sonra bir sorunun peşine düşmüştüm:


İlkokul seviyesinde İngilizce derslerini kitap kullanmadan nasıl verimli bir hale getirebilirdim?

Önce biraz neden ders kitabı kullanarak İngilizce derslerini geçirmek istemediğimi anlatayım:


  • Sürekli ders kitabına odaklanmanın, hem öğretmenlerin hem öğrencilerin yaratıcılıklarını olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorum.

  • Ders kitabını dönem sonuna yetiştirme çabası, hem öğretmene hem öğrenciye sonuç odaklı bir çerçeveden dünyaya bakmayı öğretiyor. Halbuki biz, süreçten keyif alan ve öğrenmeyi seven bireyler olmak istiyoruz.

  • Her şey bir öğrenme unsuru olabilir. Önümüzde duran kocaman dünyaya meraklı gözlerle bakmayı alışkanlık haline getirmek ve öğrencilere bu bilinci aşılamak, sanıyorum ki gözlerimizi önümüze hazır koyulan ders kitaplarından biraz ayırmakla başlıyor. Hatta dört duvarla çevrili sınıflardan çıkmakla... Fakat bu başka bir yazının konusu.

  • Dersleri sürekli kitaptan yapmak, zihin odaklı bir eğitim anlayışının ürünü; halbuki bütünsel gelişime önem vermemiz gerektiği, gün geçtikçe daha da önem kazanan bir konu.

  • Eğitimin eşitliği ve ulaşılabilir olması ilkesi... Özellikle özel okulların yurtdışından ithal ettiği İngilizce ders kitapları oldukça pahalı ve herkes için erişilebilir değil. Yurtdışından gelen dil ders kitapları, iyi bir dil eğitiminin garantisini vermiyor.


Benim hikayemde, ormanın ruhundan gelen IN'spiration, EX'piration ve EX'pression döngüsü, 21 kişilik butik bir okulda, ilkokul birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarda, İngilizce dersleri esnasında hayat buldu.


Nasıl?


  • Derslere çocuklarla birlikte güneşe, suya, havaya, toprağa, arkadaşlarımıza, öğretmenlerimize ve kendimize teşekkür ederek başlıyoruz.

  • Dersleri aylara ve mevsimlere göre planlıyorum. Örneğin, İngilizcede meyve ve sebzeleri ayına ve mevsimine uygun şekilde çocuklara sunuyorum.

  • Anlattığım hikayeler ve etrafında kurduğumuz oyunlar aylarla ve mevsimlerle paralel. Hikayeleri mevsimlere uygun olarak yazıyorum.

  • Şarkılar da ay ve mevsim döngülerine uygun. Şarkıların içerikleri ormanın bitkilerini, hayvanlarını içeriyor ve Çarşamba günü olan orman günlerimizde o hayvanların peşine düşüyoruz.

  • Yemek yemeye çiçeğe, köke, yaprağa, gövdeye ve yemeğe teşekkür ederek başlıyoruz, bunun gibi doğayı ve üreteni onurlandıran küçük ritüellerimiz var.


Ders kitabı kullanımı olmadığı için de;


  • Çocukların bütünsel gelişimine katkıda bulunarak, bedensel ve duygusal öğrenmeye de zihinsel öğrenme kadar önem verme fırsatım oluyor.

  • Materyalleri kendim hazırlıyorum ve çocukların öğretmenlerinin çizimlerini görmelerini seviyorum. Aramızda bağ oluşturan bir aracı oluyorlar.

  • Kitabın yönlendirmeleriyle değil, çocukların ilgi ve ihtiyaçlarına göre beliren öğrenme deneyimleriyle şekillenen öğrenmelerimiz oluyor.


Derslerde, çevremden kopuk değil, onunla bir hareket etmek bende büyük kırılımlar yaratmaya başladı. Senelik göçüne başlayan Sarıkeçililer topluluğuna mensup, tanımadığım yörük bir kadınla aramda derin bir bağ hissedebiliyordum. O, TRT Haber'de yayınlanan bir belgeselde şöyle diyordu (4):


Biz, yüzlerce keçimizle, sayısı az kalan develerimizle, çoluğumuzla çocuğumuzla, oğlağımızla, gökte uçan turnalarla birlikte yollara döküldük. Yoldaşlarımızla kilometrelerce yol katediyoruz. Doğaya zarar vermeden, doğayı koruyarak, doğadaki tüm canlılarla işbirliğiyle birlikte göçümüze devam ediyoruz. Bize doğadan gelen her şeye razıyız, çünkü doğanın bir parçasıyız...

Rudolf Steiner ise bu konuyla bağlantılı olarak kendi yazdığı takvimle (5) ilgili bir görüş ileri sürmüştü. Bu görüşün yazılı olduğu posteri, Waldorf Eğitimi ve Yaratıcı Pedagojiler isimli bir eğitim programı kapsamında, 14-16 Mart 2025 tarihleri arasında İngiltere Hereford'ta düzenlenen bir etkinlikte okumuş ve uzun süre etkisinden çıkamamıştım. İşte o posterde yazılı olan paragraf:



Bu hikayelerle yoğrulmuş bir halde, hikayeleri yazarken, şarkıları seçerken, çocuklarla iletişime geçerken daha farklı bir coşku hissediyorum. Size garip gelebilir ama bu coşku, çocukları da içine çekiyor. Kendi içimde içselleştirmediğim ve bağlamdan kopuk anlattıklarımsa böylesi bir coşkudan daha uzak ve çocuklar bunu yine aynı şekilde hissediyor. Hemen şimdi, yazımın ana kahramanı olan karıncalarla ilgili bir şarkıyı burada paylaşmak isterim:


Joan Hilyer Phelps’in Finger Tales kitabından alıntı. Mendil fikrini ⁨@musicwithshannon⁩ instagram hesabında gördüm.


Ben, çocuklara İngilizce’yi sevdirmeye çalışıyorum, evet; ama bu sevginin yeşereceği topraklar, çocukların dünyaya meraklı gözle bakmalarına, çevrelerindeki uyum ve ahengi fark edip takdir etmelerine, o uyuma nüfus etmelerine ve kendilerinin değerli olduğu kadar ait oldukları büyük bir bütünün de değerli olduğuna - zaten asıl değerin bunu kavramak olduğuna - alan açan topraklar. Ve ben, bu toprakları müdahale etmeden onlara sunmak istiyorum.


Bunca ilham için teşekkürler karıncalar ve ormanın ruhu.


Son olarak;


Bugün, yani 19 Mayıs’ın ertesi günü 20 Mayıs’ta içinde karıncalar olan iki olay yaşadım ve beni bu yazıyı yazmaya iten iki karşılaşma bunlar oldu.


Birinci olarak, Banu Avar’ın babasını anlattığı belgeselden bir bölüme denk geldim. Bahattin Avar’ın cumhuriyetin ilk dönemlerinde çocuklar için yaptığı çalışmaları anlatan bu belgesel, Banu Avar ve babası arasında geçen, bir karınca yuvası etrafında şekillenen bir diyalogu içeriyordu:




... O kısacık zamanda bana ne çok şey kattığını yeni fark ediyorum. En sık aklıma gelen anılardan birini paylaşayım. Uzun yürüyüşlere çıkardık. Yakacık tepelerinden Marmara Denizi’ne, adalara tepeden bakardık. Babam, yol boyu gördüğümüz birçok hayvan ve bitkiyle ilgili bana hikâyeler anlatırdı. Bir gün telaşlı bir karınca topluluğunun yanına çömeldi. “Bak,” dedi, “izle, nasıl yardımlaşıyorlar.” Bir toprak tümseğindeki inanılmaz faaliyete bakakalıyorum… Sesi kulaklarımda, gözlerimi hiç ayırmıyorum: “Dünya var olduğundan beri karıncalar bir arada yardımlaşarak ve birbirlerini tamamlayarak yaşarlar, onlar için ‘ben’ yok, ‘biz’ var,” diyor. İşçi karıncalar, avcı karıncalar, temizlikçi karıncalar, anne karıncalar var. Hepsi kendi işlerini mükemmel yapıyor ve birbirleriyle yardımlaşarak yaşıyorlar.” O gece rüyamda çalışkan karıncaları dans edip halay çekerken görüyorum. İşleri bitmiş olmalı diye düşünüyorum. Ah babam, çok özel bir zamanın yolcularıydınız sizler …

İkinci olarak ise, bugün okuldan bir arkadaşımla Belgrad Ormanı’na yürüyüşe çıktık. O telefonla konuşması gerektiği için bir banka oturdu ve ben de biraz keşfe çıktım. Her zaman gittiğim yoldan değil de, bu sefer biraz yokuşlu olan ve daha az kişinin gittiği bir patikadan gittim. Biraz dinlenmek için durdum. Durduğumda, Türkiye’de de görmek istediğim bir şeyi gördüm; çok büyük bir karınca yuvası... İşareti aldım. Bir bölümü tamamladığımı hissetmiştim. İçimde hissettiğim sıcaklık ve minnet, gözümden bir iki damla yaş olarak aktı; yola devam etme zamanı gelmişti.


Bu yazının hazır olduğu gün balık koça geçmişti.


Kaynakça:


(1) What is meaning of Genius Loci and Why Should You Care? Link: https://pithandvigor.com/2024/06/what-is-genus-loci-and-why-should-you-care/


(2) Place, Personhood, and the Hippocampus: The Fascinating Science of Magnetism, Autonoeic Consciousness, and What Makes Us Who We Are. Link: https://www.themarginalian.org/2021/09/24/wayfinding-m-r-oconnor/ 



(4) Yörüklerle ilgili belgeselden bir kesit. Link: https://www.instagram.com/p/DJXHLt6gxFO/


(5) Ruhun Takvimi - Rudolf Steiner. Link: https://rsarchive.org/COTS/



Comments


Copyright © 2025 Ceyda Hoşgör

bottom of page